Sufilik, içinde barındırdığı bilgi birikimi; kendine özgü ilkeleri, özgül amaçları ve tahmin edilebilir sonuçları bağlamında yalnızca mistik bir dini inanış ya da felsefe olmaktan öteye bir bilim alanı olarak da düşünülebilir.
Sufiler insan yaşamının amacını sorgular çünkü yaşam içindeki tüm etkinliklerin arkasında çabalarımıza anlam ve yön veren amaçlar olduğunu bilirler. Amaç yok olduğunda etkilikler de son bulur. O halde insan yaşamının amacı nedir? “Neden varım ya da varız?” Ne var ki bu tür konuların bilimin kapsama alanı dışında kaldığı söylenegelmektedir. Ancak bilimin bu tür sorulara yanıt aramamasının bir bedeli vardır. Psikiyatri “anomi” olarak bilinen “anlamsızlık hastalığı”nın ve bireylerin giderek birbirlerine yabancılaştıklarının farkına varmak durumundadır. Diğer yandan çağdaş bilim kültürü de insanların yalnızca anlam yüklediklerini belirtmekte ve anlamı keşfetmek gibi bir kavrama vurgu yapmamaktadır.
Sufi yaklaşımında nihai hedef anlam olup, anlamlar algıların ürünüdür. Diğer yandan insan yaşamının amacı ve anlamı çoğu kez “sıradan” bir algılama spektrumunun dışında kalmaktadır. Bu spektrumun genişletilerek görme alanının artırılması Sufizmin temel amaçlarından biri olmaktadır. Algı alanının genişlemesi “uyanma”, algının kendisi ise “bilgi” olarak adlandırılır.
Bu sunumda öncelikle Sufiliğin bazı temel kavramları ile BDT’nin bazı temel kavramları arasındaki benzerlikler tartışılacak ve “farkındalığı artırabilmek için terapistlerin Sufilikten öğrenebilecekleri var mı?” sorusuna yanıt aranacaktır.
Leave a Reply