T(öz)’ün mitosu / Betina Baram

( Töz, varlıkla ilgili var olagelmiş ilk öge, kendiliğinden ve kendisi için varolan, varlık amacı nihai olan değişmeyen yani aslen ‘öz’, ‘cevher’.. )

Hiç birimizin yaratılışında birimize bir diğerinden az veya fazla “öz”damlatılmamıştır. Öz, adı üstünde herkeste aynı olandır. Birinin diğerinden daha iyi bir hayata, işe, eşe.. vs sahip olması onun bu özü ne kadar doğru işlediği ile alakalıdır. 

Kendine doğru yeri bulan “öz”, kişiye en yüksek potansiyellerini sunar 

Biz yogada “öz”ü algılamaya, “öz”den başlamıyoruz. Kılgısal olarak, en en en dış katmandan yani bedenden başlıyoruz ve çeperden içeriye doğru katman katman giriyoruz çünkü dışa vakıf olamayan içe vasıl olamaz !!

Bedenini dahi algılayamayan “benlik”, nasıl olurda bilince erişir? Altyapısız bir meditasyonla aydınlanmayı beklemek bu işin doğası gereği irrasyoneldir, akla yatmaz

“Varlık kılıflarımızın neyin hasreti çektiğini keşfedip onu üstü kapalı arzularına göre beslemeliyiz” der sevgili İyengar. Yani kılıfların yok olup, hiçlik mertebesine erişmesi için önce bu kılıflar yeterince doyurulmalıdır ki “öz” ortaya çıksın

Yoga, uhrevi bir beden bilimidir, onun ruhsal boyutuna girememiş kişi yogayı da meditasyonuda sadece lafzen yapar, gerçekliğinin tadına varamaz

İcra eden beden,  özünü ifşa eder !! Belki bu geç olur hatta bu yaşamında deneyimleme şansına sahip değilsindir ama eninde sonunda o “öz” kendini saklı cennetinden yer yüzüne çıkartır 

Özüne kavuşmak için; Kendi limanına çekil ve sadece yapmakta ol, olmakla uğraşma. Yapanın varacağı yer zaten ol’maktır..!! 

Bir şey yapmadan durmayı o kadar sevmiyoruz ve beceremiyoruz ki, onu başardığımızda bile ona bir isim takarak bir eyleme, kavrama dönüştürmeye çalışıyoruz ki ona “meditasyon” diyoruz. İsmi olunca en bişey yapmamış halimizi bile bir şey yapmışız sanıyoruz.. sahte egomuzu tatmin edecek bir başarı skalası yaratmaya ondaki gelişmelerimizi takip etmeye çalışıyoruz.   Ona isim taktığımızda o bir olma hali iken otomatikman yapma haline dönüşüyor ve “yapmak” asla “olmak” değildir. 

Herkes ama herkes hayatının bir evresinde yoga ile tanışır burada ki yoga kelimesi ile kastedilen şey öz’dür. Eğer bu yazıyı okuyorsan, bu tanışma için hazırsın demektir”, öğrenci hazır olduğunda mürşit, kılavuz, rehber, öğretmen veya her ne diyorsan o kişi beliriverir

Öze gitmek neden cesaret ister?

Bu dünyadaki en cesur insan; en konforlu anında en konforlu alanını onu kaybetme pahasına terkeden kişidir bunuda ancak ve ancak hayatındaki tek değerli şeyi “kendi” olduğunu kabul eden kişi yapabilir kısaca ehli bir “yogi”

Umarım bu hayatında cesareti tadabilirsin güzel kardeşim çünkü özüne giden yol, her zaman zorluklarla, sınamalarla dolu olacak! Ancak sen, sen olmayı kafana taktığında “engel” diye addettiğin hiç bir şey vuku bulmayacak. Çünkü biyolojik olarak psikolojik ve bedensel dayanıklılığın (resilience) çok yüksek ve belkide bu zorluklarla baş edebilmen için böylesi bir güce sahipsin. 

İçinde ki gücü kullanırsan ve bu sayede hakikatin kapısından içeri alınırsın yer yüzü ve gökyüzü arasında cismani başladığın bu benliği, ruhani olarak sonsuzluğa tamamlarsın

Hepimize bu özden fersah fersah dağıtılmıştır. Ona ulaşmak ancak arayışa çıkmadan muhal olur, onu arayacak cesareti gösterirsen zerreden kürreye her şeye ihtiva edersin böylelikle doğadan olan her şeyi anlar, sever, iyileştirir ve çoğaltarak makroya en büyük hizmetini sunarsın böylece YÜCE, FAİK, AŞKIN, ÜSTÜN olan İLANİHAYE olan İLAHİ AŞKI yaşarsın

Sana tavsiyem;

Sevginin sonsuz formu içinde kendine sevecek ufacık bir şey bulabilirsen onun üzerine meditasyon yaparak zaman içerisinde o obje her ne ise onda derinleşerek onunla hemhal olabilirsin, işte bu gerçek bir meditasyon deneyimidir

Hayatta en tadılası şey “sevgi”dir 🙂

Kalbimden, kalbine 

Özümden, özüne sevgiyle…

Namaste

Betina : )

Cevap Bırakın

E-posta aderesiniz kesinlikle yayınlanmayacaktır.