Hayatın Böylesiliği

Budacılığın daha doğrusu Mahayana Budacılığının temel kavramlarından bir tathata’dır. Bu kavram İngiliz dilinde çoğunlukla suchness ya da thusness olarak karşılık bulur. Türkçe olarak öylelik ya da böylelik de diyebiliriz ancak İlhan Güngören böylesilik kelimesini kullanıp dilimize kazandırmış ki ben de hep bunu tercih ediyorum.

Tathata, tathagata ile bağlantılı bir kavram. Nitekim Gotama Buda kendini bir tathagata olarak tanımlamıştır. Kelimeyi tatha-gata olarak okursak gelmiş olan anlamı ortaya çıkar, fakat tatha-agata olarak okursak gitmiş olan. Kelime kendi öz yapısı itibarıyla taşıdığı kavramı yüklenir, nitekim tathagata bütün gelmelerin ve gitmelerin ötesindedir.

Sunya ya da sunyata’yı yukarıda söz ettiğimiz kavramlardan ayrı düşünemeyiz. Nitekim nesnelerin, olayların, olguları nihai gerçeklikleri eğer tathata ile anlaşılabilecekse bu da ancak ve ancak sunyata ile mümkün olabilir. Sunya boşluk demektir. Bizi gerçekliğe ulaştıran boşluk.

İnsan, gölge oyunundaki gölgeleri gerçek olarak algılamak eğilimindedir. Gerçekle yüzleşmek başlı başına bir tapas’tır. Tapas, sufi terimlerle açıklanırsa riyazet olarak karşılık bulur. Bir tür çile de diyebiliriz buna. İşte bir keşif yolculuğunun ateşidir tapas. Kendi kendimizi keşfimizin.

O zaman işte kendimizle olan kavgalar durulur, yaşamla bir uyum başlar, kaldı ki kendiyle kavga etmeyen başkasıyla neden kavga etsin. Bu konuya, yaşam bir savaştır, mücadeledir, bundan kaçamayız diyerek itiraz ettiğinizi duyuyorum. Zaten ben de kaçmaktan yana değilim, bir önceki paragraftan söz ediyorum. İşte savaş da orada. Doğru yerde, doğru zamanda, doğru yöntemle aksi takdirde yenilgi kaçınılmaz.

Sınırlı bir bedenimiz var. Ancak bu onun sonsuz olmadığı anlamına gelmiyor. Konuysa bunu ne kadar deneyimleyebildiğimiz. Zihin dünyamızın sınırları nereye varıyor ya da o her şeyin içinde yer alan boşluğu duyumsayabiliyor muyuz? Sonsuzluğun da o boşlukta yer aldığını görebiliyor muyuz?

Süreç, sonucu belirler. Süreç odaklı olmadan sonuç odaklı olmak kişinin kendine yabancılaşmasıdır. Bu yabancılaşma ise sorunların kaynağıdır. Zira kişi sadece kendine değil toplum ve doğa başta olmak üzere her şeye yabancılaşır. Bunu aşmanın yolu, süreci tapas’tır. Süreçte kişi kendini tanır, kendinden yola çıkarak gerçekliği. Yaşam böylece anlam bulur. O ateşte yanmadan, çileyi doldurmadan nasıl bir sonuç elde edilebilir?

Böylece gerek kendimizle gerekse çevreyse iletişimimiz, etkileşimimiz, bağımız yerini bulacaktır.

Om tat sat

ya da Om işte bu da doğrulukla bitti.

Not: Bu yazı Yoga journal Türkiye’de yayınlanmıştır.

Bora Ercan

Cevap Bırakın

E-posta aderesiniz kesinlikle yayınlanmayacaktır.