11:30 - 12:45

Tarih Öncesinden Mezopotamya’ya Lezzet Arayışı

Şamkat ağzını açıp Enkidu’ya şunu söyledi:
“Ekmek ye Enkidu, bu yaşamın bir parçası!
Ve toprağın geleneği olan birayı iç.
” Enkidu ekmek yedi, doyuncaya kadar.
Bira içti, yedi testi dolusu.
Ruhu sakinleşti ve keyiflendi.
Kalbi neşe doldu ve yüzü ışıldadı.
Su ile pis bedenini yıkadı.
Vücudunu yağ ile ovdu ve “insan” oldu.

 

14 bin yıl öncesinden, Paleolitik Çağ’dan başlıyor yemenin tarihi ve yolculuğu. Toplayarak, avlayarak beslenmeden, süsleyerek, yeni tat arayışları peşinde koşarak beslenmeye evrilen bugünün endüstrileşmiş mutfağı toplumsal bir hafızanın da sonucu elbette. Bugün baktığımızda düğünlerimizde ve ölümlerimizde hayatın merkezinde tuhaf bir şekilde yemek vardır. Bunun hiç de yeni bir şey olmadığını biliyoruz artık.

Bu sunumda bu yolculuğun bir kesitine bakmaya çalışacağız. Tarih öncesinden, henüz yazının olmadığı çağların arkeolojik bulgularından, avcı toplayıcıların neler yiyebildiğini ve nasıl yediğini anlamaya çalışıp,  MÖ 3000’lerde yazının ortaya çıktığı Mezopotamya’ya vardığımızda gurmeliğe doğru evrilecek beslenme alışkanlıklarının nasıl geliştiğini göreceğiz.

Buraya şimdilik tadımlık bir ‘Güvercin Haşlaması’ reçetesi bırakalım:

Güvercinin ikiye ayrılacak şekilde açılması gerekir; ayrıca et gerekmektedir. Su hazırlanır. İçine tuz, tanelenmiş malt, soğan, samidu, pırasa ve sarımsak atılır. Ancak bütün bu otların süt içinde bekletilmesi gerekir.”

Zehra Koç Pekşen / Mutfaksever